26 Mayıs 2007 Cumartesi

yetersiz boşluk

Rolling Stones,i love ladies ile gecenin tuhaf gelen sesi huzurlarınızda olmanın mutluluğunu hissettiriyor sadece.bekliyorum.kafam karışık,uzun bir noktalama işareti sonrası otelin resepsiyonunda hafif kafam güzel olmakla birlikte amerikan malı kolayı yudumluyor aynı zamanda bilgisayardan çalmaya başladığım parçaları dinliyordum.ayak sesleri duydum.restoran şefi selimin ağır ayak sesleriydi bunlar.
selim koca göbeğini sallayarak resepsiyona yaklaştı.dedi ki:
-bir sigara versene hoca.
-sarma sigara var.param kalmadı, sigara alamıyorum.bütün paramı dijital kameraya ödedim biliyorsun.istersen sarayım birtane.
-yok sağol,dedi gece gece ağır gelir.beş0sekiz nolu odanın anahtarını resepsiyon deskinin üzerine bıraktı.
-nasıl yukarısı?faaliyet var mı?diye sordum.
-adam bir posta attı sanırsam.zaten çocukların gürültüsünden pek bir şey duyamadım.
-şu bulgar piçleri di mi?lanet olası hayvanlar bu kadar da gürültü yapılmaz ki.

iki gün önce gelen bulgar öğrenci grubu otelin bütün huzurunu kaçırmıştı.geceleri uyku nedir bilmiyorlardı.sabahlara kadar odalarında şişelerce alkol tüketip sohbet ediyor çıkardıkları hayvani sesler yüzünden diğer masum müşterilerin uykularına tecavüz ediyorlardı.laftan anlamayan dil bilmeyen serserilerdi.sanırım iyi paraları vardı.herbirinin elinde bir şişe jack daniels vardı.bu çocukları hiç sevmemiştim.huzurumu kaçırıyorlardı.tam çalışma saatlerimin yerini değiştirmiş geceye geçmişken.sorunsuz bir şekilde gece onikiden sabah sekize müzik dinleyip internette sörf yapmanın vereceği mutluluğun bedenine verilecek en küçük hasar beni ciddi ölçüde delirtir.
kontrolümü kaybedebilirim.
kavga etmek istiyorum.
evet lanet olası bir çocuğun kafasına vurmak istiyorum.
biri bunları sustursun.

otelin en uyuz müşterisi.yalnız başına kalan tuhaf bir adam.ingilizce bilmiyor.tek kelimesini anlamadığım salak lisanıyla bişeyler mırıldanıp duruyor.bulgarların yaptığı gürültüden uyuyamadığını anlatmaya çalıştığını anlıyorum.o kadar da salak değilim.
-amcacım elimden bir şey gelmiyor.çok kalabalıklar.görüyorsun laftan da anlamıyorlar.sus diyorum,susuyorlar.ben gittikten hemen sonra gürültüye başlıyorlar.sürekli başlarında bekleyemem.lanet olsun seni anlıyorum.tatile gelmişsin huzurlu bir uyku uyumayı arzulamak senin de hakkın elbet.
söylediklerimden hiçbir bok anlamadı çünkü türkçe konuşuyordum .ortak bir dilde buluşamadığımız için anlaşamıyorduk.her avrupalının ingilizce bilmesi gerektiğini düşünüyordum ve bu salak herif hollandada yaşayıp ingilizce öğrenmeden ülkemizi ziyaret ediyor üstelik benim çalıştığım otelde tatilini geçiriyor,bununla birlikte çaresizliğimi görüyor ama anlama yetisi olmadığından boş gözlerle bana bakıyordu gözlüklerinin arkasından.

huzursuz biri olduğumu belirtmediysem daha önce,
tekrar belirtiyorum.rahatsız edilirsem rahatsız ederim.yılanın deliğine bacağınızı sokmazsanız sizi ısırmaz.
yukarıdan bir çığlık daha geldi.otelin her noktasında duyulmuş olmalıydı.bunu takiben otelin dış kapısından shakira özentisi iki bulgar kız ile bir erkek adam salonumuza teşrif ettiler.saldırıya geçmeliydim.kameramı elime alarak kızlara yaklaştım ve aynen şöyle dedim:
-fotoğraflarınızı çekebilirmiyim?gerçekten muhteşem görünüyorsunuz ve bu güzellikleri kaydetmek için can atıyorum.
sevinerek kabul ettiler.erkek arkadaşlarının bu hareketimden rahatsız olmasını umuyordum.kızların fotoğraflarını çekmeye çalışırken gözüm bir yanda kollarını kavuşturmuş bekleyen bulgar irisi herifin yüz mimiklerindeydi.
hadi dostum birşeyler söyle.öfkeni özgür bırak ki kavga edelim seninle.
bana bir şans ver.
hemen uzanıp kavrayabileceğim kadar bana yakın duran ama senin göremediğin plastik jop ile sana saldırmam için bana bir sebep göster.
yapmadı.
hiçbirşey yapmadan işimi bitirmemi bakledi.fotoğrafları çektikten sonra kızlardan msn adreslerini istedim,fotoğraflarınızı göndermek için dedim.mail adreslerini yazarken bile pek fazla sinirlenmiş görünmüyordu.açık seçik kızlara asılmama rağmen öylece duruyordu.ne biçim erkeksin lan?ne biçim adamsın!..
kızlar kıçlarını şaklata şaklata asansöre doğru yürüdüler,yanlarındaki yarma kapıyı açtı nazikçe.kızlar son bir kez bana döndüler,gülümseyerek ve de el sallayarak iyi geceler dilediler.iyi geceler,evet.iyi geceler tatlı uykular hepimize.

kameradaki fotoğrafları bilgisayara yükledim saat dört otuz falandı.bir sigara daha sardım.üçüncü kola bardağının dibinde bir yudumluk mutluluk kalmıştı.mach schau çalıyordu bilgisayarımdaki medya oynatıcısında.john mcisaac kısa süre önce hayatını kaybederek bizi o güzel sesinden mahrum bırakmıştı,grubun vokalisti ve aynı zamanda şarkı sözlerini yazan kişiydi.bir kısım insan onun ölümüne çok üzüldü.grup elemanları yani geride kalanlar elbette daha fazla üzüldü ve onu tanıyıp seven az sayıdaki hayranları kalplerinde bir sızı hissettiler.beş yıl daha ömrü olsaydı daha fazla insanın üzüleceğini düşündüler.grupla birlikte iki demo kaydetmişti john mcisaac.iki süper demo albüm.bu karmaşalığın bu keşmekeşin içerisinde sınırlarının ötesine geçme fırsatını elde edememişti mach schau.pete doherty ölseydi ana haber bültenlerine bile çıkardı kesinlikle.belki de bayraklarımızı yarıya indirirdik kimbilir.
-genç rock yıldızı pete doherty evinde ölü bulundu.şarkıcının başı, daha önce birçok kez uyuşturucu bulundurmak ve kullanmaktan dolayı polisle derde girmişti.

bekliyorduk ölümleri ve elimizden başka birşey gelmiyordu.çaresizce güneşin batışını izliyor,tepeden denize bakıp kafaları çekiyorduk.yalnız ya da değil farketmez ki... içimizde hissettiğimiz yetersiz boşluk olduğu sürece hep korunmasız olacağız,
hep ölümlü olacağız,
hep tövbekar olacağız,
hep düşüneceğiz,
hep yalvaracağız.
lütfen biraz daha yaşam.

Hiç yorum yok: