28 Mayıs 2007 Pazartesi

buluşma...

yazmak kadar acı verici birşey olamaz sanıyorum.yazmak benim için çok acıtıcı.tıpkı bir kadının çocuğunu doğururken çektiği ıstırap gibi,çekilmez ama sonunda huzura kavuşturan gerekli bir acı şekli.yazmak, hayatı kaydetmek.yazmak,bir boşluğu doldurmak gibi.fotoğraf makinesinin yaptığı gibi görünene odaklanıp varoluşu kanıtlamak.
ben sadece bekliyordum.hiçbirşey yapmadan duyarsız tarafsız en çıplak en yalın halimle akıp giden gerçekliği izliyordum.adına gerçeklik dediğimiz akıp giden görüntü kümesi.oyun olup olmadığını anlayamayacak kadar bizi içine alan sanal bir oyun platformu belki de gerçeklik.ben bir oyuncuyum.görevim hikayeler anlatmak.anlattığım hikayeler kadar bonus kazanarak oyunu game over olmadan bitirmek en büyük dileğim.
hikayeler, hayali bir denizde saklı irili ufaklı balıklar şeklinde.tek yapmam gereken oltayı sallayıp olacakları beklemek.herzaman iki seçenek vardır bu oyunda.
oltayı salla ya da sallama.evet ya da hayır.kork ya da korkma.üzül ya da üzülme.dokun ya da dokunma.sev ya da nefret et.sıfır ya da bir.bir ya da sıfır.ne farkeder ki?sonuçta karar bir kişinin.seçim birine ait.ya tanrının seçimi ya da benim.o halde temel sorunumuz bu olmalı.ben kimim?benden içeri bir ben var mı?varsa o tanrı mı?
tanrım beni neden yalnız bıraktın?
gece onikiden sabah sekize sürecek mesaime başlamak için onbir gibi uyanmış,duşumu alıp sakallarımı kesmiştim.bir haftadır yıkamadığım gömleğimin ardından bir aydır yıkanmayan pantolonumu vücuduma giydirdikten sonra kıravatımı taktım.iki yıldır ayaklarımı taşıyan siyah kösele ayakkabılarımı bağladığımda işe başlamak için hazır hale gelmiştim.otelde gece mesaisi çok sessiz ve sakin olur.kendinizle başbaşa kalmak için ideal zamandır.istediğiniz şarkıyı dinleyebilirsiniz.isterseniz kitap okuyabilir isterseniz nette sörf yapabilirsiniz.restorandan istediğiniz şeyi içebilirsiniz gece boyu.çay,kahve,kola,fanta dilediğiniz kadar.
çalışmaya başlayalı kırk dakika kadar olmuştu.cat power'dan good woman çalıyordu.ve ben hiç tanımadığım birinin günlüğünü kurcalarken kapı açılıp içeri iyi giyinimli hoş bir kadın girmesiyle heyecana kapıldım.hamile olduğu anlaşılacak kadar karnı şişmiş kadın selam verip ikili deri koltuğa oturdu.oda istemeye yüzü yoktu besbelli.iki gecedir otelde kalıyordu.ilk gecenin parasını beraber geldiği adam ödemişti.bir iki saat birlikte olduktan sonra adam çekip gitmişti.ikinci gece tek başına kaldı.sabahında oda parasını ödeyemediğinden ıvır zıvırın dolu olduğu poşetlere el konulmuştu resepsiyonda çalışan diğer arkadaşım tarafından.
kadını umursamaz bir tavır içerisindeydim.gelirse oda parası almadan oda vermemeyi düşünüyordum.nilgün kadının adı ve 37 yaşında üstelik hamile.
gelmişti sonunda gidecek başka bir yer bulamamıştı.ya da oda parasını ödetebileceği herhangi birini.kadının poşetlerini kurcalamıştım işe başlar başlamaz.işe yarar değerli birşey yoktu.içinde karışık notlar bulunan günlüğe benzer küçük bir defter bulmuştum.merak edip okumaya başladım yazdıklarını.kocasından boşanmak üzereydi.onbir yaşında bir oğlu vardı.oğlunun fotoğraflarına baktım.kocasının oğluna şiddet uyguladığını söylüyordu.tanrıya inanmıyordu galiba.büyük hayalleri olan bir kadındı.oğlunun sünneti için düşün yazıyordu bir sayfada,davetiyeleri düşün,beşyıldızlı oteli düşün.oğlunu çok sevdiği besbelliydi.o iyi olacak,onun için herşeyi yapacağım,o çok önemli benim için diyordu yazdıklarında.
anal sex severim ve anal sex yaparım yazmıştı bir sayfada.bir insan neden böyle birşeyi defterine yazar ki?ben okuyup aklımı kaybedeyim diye mi?
kapıdan içeri girer girmez defteri aceleyle sakladım.koltuğa oturduğunda ona hissettirmeden defteri poşetlerinden birinin içine attım.o oturuyordu ve ben oturuyordum.ortamın sessizliğini bozmak için cat stevens'tan wild world çaldım.
-birşeyler içmek ister misiniz?nescafe falan.
-teşekkür ederim,zahmet olmazsa lütfen.
-süt var mı bilmiyorum.bir bakayım.
restorana gidip bir fincan kahve hazırladım.bir miktar süt ekleyip kadına götürdüm.teşekkür edip kahveyi içmeye başladı.
yine sessizlik.
uzun bir sessizlik sonunda kadın oda olup olmadığını sordu.evet,dedim dün akşam kaldığınız oda müsait hala.para konusundan bahsetmedim,bahsedemedim.oda ücretini cebimden ödemeyi göze alarak anahtarı uzattım.iyi geceler,iyi uykular.
-ben poşetlerimi alabilir miyim?yarın yine teslim ederim.
-elbette. buyrun eşyalarınızı alabilirsiniz.
-kaçıncı kattaydı acaba oda?
-beşinci kat hanfendi.
sonra gitti.lobinin ışıklarını iyice azaltarak onun az önce oturduğu siyah deri koltuğa uzandım.onu aklımdan çıkaramıyordum.bir hikayenin içine ya girersiniz ya da dışarıdan izlersiniz.seçmek zordur. maceraya atılmak bazen tehlikeli olur bazen heyecan verici.çoğu zaman ıstırap kaynağı ya da mutlu son.gözlerimi kapatıp sabahı beklemeye başladım bir kedi yanıbaşımda belirene kadar.

Hiç yorum yok: